Dil öğrenme sürecinin karmaşıklığını çoğumuz biliriz, ancak diller arası köprü kurmak, yani tercümanlık, çok daha fazlasını gerektirir. Ana dili gibi bir dili bilmek, o dilde etkili tercüme yapabileceğiniz anlamına gelmez; tercümanlık, derinlemesine bir kültürel anlayış ve özelleşmiş beceriler seti gerektirir.
Kültürel bağlam, tercümanlıkta öncelikli unsurlardandır. Yalnızca dil bilgisi yeterli değildir; dilin kökeni olan kültürü anlamak, kendi kültürünüzle ilişkisini kurabilmek, dilin sosyolojik ve psikolojik bağlamını içselleştirmek çeviri kalitenizi önemli ölçüde etkiler.
Öz-farkındalık esastır! Teknik tercümede ustalaşmış olabilirsiniz, ancak bu uzmanlığınızın her alana genişleyeceği anlamına gelmez. Bu yüzden, her iş teklifini kabul etmekten kaçının. Kendi meslek etiğiniz açısından da bu önemlidir. Aşina olmadığınız terminoloji ve konuları içeren işleri almak, profilinize gölge düşürebilir. Yeni bir tercüme projesine başlamadan önce, ilgili alanda kendinizi geliştirdiğinizden ve yeterince donanımlı olduğunuzdan emin olun.
Çeviri yaptığınız alanda tam bir terminoloji hakimiyeti edinin. Teknik ve hukuki çevirilerde yanlış çevrilen tek bir kelime bile, hem kariyerinize hem de işvereninize büyük zararlar verebilir. Bu yüzden, tercümanlıkta hata yapmaya yer olmadığını söyleyebiliriz.
Son olarak, tüm bunların üstesinden gelmek için gereken en önemli şey: meslek sevgisidir. İşinizi zoraki ve yük olarak değil, sevgiyle yapmak, kariyeriniz boyunca gereken kurallara dikkat etmenizi ve motivasyonunuzu artıracaktır. Dil ile uğraşmak sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir tutkudur ve bu tutkuyu meslek haline getirmek, hayatınız boyu sürecek bir aşkı beslemektir!